
Tarım konusunda birbiriyle bağlantılı belli başlı önemli parametreleri aşağıda aktarmış oldum.
Gıda Güvenliği ve Ekonomik Bağımsızlık:
Tarım, bir ülkenin gıda güvenliğini sağlamada ve beslenme ihtiyacını karşılamada kilit rol oynar. Kendi gıda üretimini büyük ölçüde sağlayabilen bir ülke, dışa bağımlılığını azaltır ve ekonomik bağımsızlığını güçlendirir. Türkiye gibi tarım alanlarının geniş olduğu bir ülke, kendi gıda üretimini artırarak iç talebi karşılamak ve dışa bağımlılığı en aza indirmek koşuluyla ekonomik istikrarını koruyabilir.
Tarımsal Ürün Çeşitliliği:
Tarım, sadece temel gıda maddelerini üretmekle kalmaz, aynı zamanda endüstriyel ham madde, enerji kaynakları ve tekstil gibi birçok sektör için de gerekli olan çeşitli ürünleri sağlar. Bu, ekonomik çeşitlenmeyi teşvik eder ve ülkenin genel ekonomik direncini artırır.
Tarımsal İstihdamın Rolü:
Tarım, istihdam yaratma potansiyeli ile de önem taşır. Türkiye'de tarım sektörü, geniş bir nüfus kesimine iş imkanı sağlamaktadır. Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan insanlar için tarım, geçim kaynağı olmanın yanı sıra toplumsal bir dayanışma ve kültürel bağları da içinde barındırır.
Çevresel Sürdürülebilirlik:
Analize dayalı(SWOT) doğru tarım uygulamaları, toprak, su ve biyoçeşitliliğin korunması açısından son derece önemlidir. Sürdürülebilir tarım, gelecek nesiller için doğal kaynakların kullanımını en aza indirir ve ekosistemleri korur.
Ancak, tarımın önemi ve tarımsal istihdamın Türkiye için sağladığı avantajlara rağmen, sektörle ilgili birçok zorluk bulunmaktadır. Bunu açacak olursak yıllardır planlanan ama bir türlü tam uygulanamayan tarım projeleri, tarım-siyaset-rant kıskacında gerçekleşmesi beklenen umut dolu projeler(!) ve hayal kırıklığı yaşatan plansız tarım politikaları ile kendimize yeterli fayda sağlayamadığımız birçok tasarı... Teknolojik gelişmeler, iklim değişikliği ve küresel pazar dinamikleri gibi faktörler, tarım sektörünü etkileyen önemli konulardır. Bu nedenle, tarım politikalarının sürdürülebilirliği ve verimliliği göz önünde bulundurarak, sektörün desteklenmesi önemlidir.
Özellikle tarımda kırsal alanların çok büyük bir öneme sahip olduğunu düşündüğümüzde; yeniliklere ve teknolojik gelişmelere açık ve daha yatkın olan genç nüfusun buradaki rolü oldukça fazladır. En azından öyle olması gerekir. Fakat şu anki duruma ve verilere bakacak olursak bu durumun hiç de böyle olmadığının farkındayız. En başta çiftçiler açısından tarımın sürdürülmesi dış borçlanmaya bağlı olmaktadır. Genç nüfusu kırsal kesimde tutabilecek çoğu gelişmeye kapalı olduğumuzdan ve iş imkanlarının daha cazip olduğu aynı zamanda daha güvenilir gelir elde edilebilen bu büyük kentlere, kırsaldan büyük göçler olmaktadır.

görsel: kariktr
Tabi ki bu konu üzerinde lisanslı gençler haklı; tarımın itibarlı bir meslek olarak görülmemesinin pek çok sebebi var. En başta gelirlerin giderlere yetişemediği ve organize olamadığı bu tarımsal sistemde, mesleki olarak yeni yetişen ziraat mühendislerine gereken önem ve saygının gösterilmemesi bu sorunların başında. Sektörel açıdan işe alımlarda ve çıkarmalarda yapılan liyakatli(!) uygulamalar, CV ile alımlarda mühendis yetiştirmeden ziyade insanı sömürme prensibi, eğitimi olandan ziyade parası olanın yetersiz bilgisine rağmen tarım işletmesi kurması ve haliyle çalışanları bu konuda yeterli ölçüde eğitememesi, yönetim sorunları vs yeterince yıpratıcı olabilmektedir. Aynı zamanda tarım konusunda eğitim veren kursların ve fakültelerin bölge bazında yetersiz oluşu ve kimse farkında olmasa da kırsal kesimde üniversite/yüksekokulun, gençlere yönelik sosyal alanların ve aktivitelerin azlığı gibi pek çok dolaylı faktörün onları bu alanlarda tutamadığı bir gerçek.
Yıllara göre istihdamın sektörel yüzdesel dağılımını tabloda görebilirsiniz.

Kaynak: TUİK, 2017/a
TÜİK verileri üzerinden konuşacak olursak genç nüfusun istihdamı sektörlere göre incelendiğinde; istihdam edilen gençlerin 2022 yılında sadece %15,1'inin tarım sektöründe, %31,4'ünün sanayi sektöründe, %53,5'inin ise hizmet sektöründe yer aldığı görülmekte. İstatistikler gerçekleri gözler önüne seriyor. Peki neden tarımsal nüfus bu kadar az?
Tabloya göre tarımda önemli derecede istihdam kaybı görülüyor. Tarımsal istihdamın, tabi ki sanayileşmeye ve ekonomik kalkınmaya bağlı olarak azalma eğilimine girmesi beklenmekle birlikte tarımın bu kadar önemli ve kendine yeterli üretimi sağladığı ülkemizde yine de bunun sorgulanması gerekir. Ayrıca 1960’lı yıllardan günümüze her 5 yılda bir yenilenen kalkınma planlarımızda tarım sektörü hala önemli bir yer almaktadır. Son plan olan 10. Beş yıllık kalkınma planında, “Küresel Gelişmeler ve Eğilimler, Türkiye Etkileşimi Bölümünde (67. Madde; s:14) ” üretim maliyetlerinin düşürülmesi ve verimliliğin artması durumunda dünya fiyatları üzerinde seyreden gıda fiyatlarımızın düşebileceği ve bunun da dış pazarlara ihracat açısından potansiyel yaratacağından bahsedilmektedir (Anonim, 2013/b). Bu durum göz önünde bulundurulmamaktadır. (Gençlik Araştırmaları Dergisi, Kasım 2017)
Tarımsal üretimin sürdürülebilirliği ve yerinde kalkınmanın sağlanabilmesi için kırsal nüfusun ve özellikle gençlerin tarımda ve kırsal alanlarda oluşturulacak tarıma dayalı sanayide istihdam edilmeleri oldukça önemli olup; bu durum kırsal nüfus ve gençler için yerinde kalkınmanın anahtarı olabilecektir. Bu nedenle kırsaldaki gençlerin istihdamla ilgili mevcut durumlarının ve sorunlarının araştırılması, tartışılması gerekmektedir. Ve bu konuların çözüme kavuşması, ülke geleceği açısından hayati öneme sahiptir.
Sonuç olarak, tarımın önemi Türkiye için sadece gıda güvenliği ve ekonomik kalkınma ile sınırlı değildir. Aynı zamanda toplumsal ve çevresel sürdürülebilirlik için de kilit bir role sahiptir. Tarımsal istihdamın korunması ve teşvik edilmesi, Türkiye'nin kapsamlı bir kalkınma sürecinde önemli bir adımdır. Bu nedenle, tarım politikalarının etkili bir şekilde uygulanması, ülkenin sürdürülebilir bir geleceğe doğru ilerlemesine katkı sağlayacaktır.
Tarımda hala üstesinden gelemediğimiz pek çok sorunun çözümüne yönelik adımlar Cumhuriyet'in ilk yıllarında Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından atılmış. Ama Atatürk’ün vefatının ardından politikalar sahipsiz kalmış. O günkü zor şartlarda dahi tarımda ortaya konan vizyon ve hedeflerden bugün bile çıkarılacak dersler var. Aslında örnek alınması ve uygulanması gereken her şey o dönemlerde düşünülmüş, ve hayata geçirilmiş.
Tarımsal kooperatifçiliğin Cumhuriyet dönemindeki gelişme süreci de destekleniyor.
1924 -1929 yılları arası ve 1935 yılında çıkarılan kanunlar ile (“Tarım Kredi Kooperatifleri Kanunu”vd.) ile kooperatifçilik daha nitelikli hale getiriliyor.
Kooperatifçiliği yaygınlaştırmak isteyen Atatürk, Mersin’in Silifke İlçesi’nde 10 köyden 36 çiftçi ile birlikte 1936 yılında Tekir Tarım Kredi Kooperatifi’ni kurarak 1 numaralı ortağı oluyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarında tarımı geliştirmek ve korumak için mekanizasyonda da önemli adımlar atılıyor. Tarım aletleri, makineleri ve ilaçlarının satın alınarak halka tanıtılması amacıyla 1937 yılında Zirai Kombinalar İdaresi kuruluyor. Bugünkü Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün (TİGEM) bir kolu olan kombinalar sayesinde yurdun değişik yörelerindeki hazineye ait boş, atıl araziler seçilip, çiftlik haline dönüştürülüyor.
Modern tarım tekniklerinin uygulanması, tarım sanayinin geliştirilmesi ve bu konularda çiftçilere önderlik yapması amacıyla Atatürk’ün farklı tarihlerde kurduğu çiftlikler Devlet Ziraat İşletmeleri adı altında toplanıyor. Köylülere pulluk dağıtılırken, traktör kullanan büyük çiftçiler destekleniyor. Hasat makinalarının ortak kullanımı teşvik ediliyor. Çiftçinin tarım aleti, makine ve gübre ihtiyacı sağlanırken, ücretsiz fidan dağıtılan çiftçiler için numune çiftlikleri kuruluyor.
Islah çalışmaları başlatılıyor
- Tarım, bitkisel üretim ve hayvansal üretim olmak üzere iki koldur.
- Hayvancılıkta ıslah çalışmalarının yapılması için 1926’da Hayvan Islah Kanunu çıkarılıyor.
- Ankara’da Gazi Çiftliği’ne 1925 yılında Macaristan’dan Simental ırkı sığırlar getiriliyor. Hayvancılıkta et ve süt verimini artırmak adına ıslah çalışmaları başlatılıyor.
- Cumhuriyetin ilk kurumları arasında yer alan Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) 13 Temmuz 1938’te kuruluyor. Hükümet, buğday fiyatında istikrar sağlamak için gerekli gördüğü zaman Ziraat Bankası ve TMO aracılığı ile buğday alım satış işlerini üzerine alıyor.
- Hayvancılıkta gerçekleştirilen ıslah çalışmaları bitkisel üretimde de uygulanıyor.
- Cumhuriyet döneminde Ankara, Eskişehir, Erzurum ve Yeşilköy’de tohum ıslah istasyonları kuruluyor.
- Adana ve Nazilli’de pamuk ıslah istasyonları açılıyor.
- Çiftçinin pamuğuna katma değer yaratmak için Türkiye’nin ilk kamu iktisadi teşekkülü olma özelliğini taşıyan Sümerbank, 1933 yılında kuruluyor.
- Adapazarı’nda patates ve mısır ıslah istasyonu; Bursa, Antalya, Diyarbakır, Edirne ve Denizli’de ise ipek böcekçiliği istasyonu hizmete açılıyor.
- Kayseri’de yonca istasyonu, Antalya’da sıcak iklim bitkilerine yönelik ıslah istasyonları kuruluyor.
Şeker fabrikaları kuruluyor
- Atatürk, tıpkı buğday gibi stratejik olarak gördüğü şekerpancarı üretimini de yaygınlaştırıyor. Şeker pancarını işlemek için 1926 yılında ilk şeker fabrikaları olan Alpullu ve Uşak hizmete giriyor. 1933 yılında Eskişehir, 1934 yılında ise Turhal Şeker Fabrikası kuruluyor.
- Dünyadaki gelişmeleri yakından takip eden Atatürk (ey büyük Atatürk)!, tarımsal eğitime de önem veriyor. 1927'de Almanya’dan bir bilim heyeti Türkiye’ye davet ediliyor. !! (Ama bizimkilere sorsanız her şeyin iyisini kendileri bildiklerinden kimseyi çağırmaya gerek yok, o yüzden dışarıya bu kadar bağımlıyız zaten..)
- 1928 yılında Ankara’da Yüksek Ziraat Enstitüsü'nün temeli atılırken, 1930 yılında Ankara Yüksek Ziraat Mektebi açılıyor.
- Aynı yıl İstanbul, Bursa, İzmir ve Adana’da birer ziraat okulu eğitim vermeye başlıyor. Açılan enstitüler gerek kuruluşu gerekse akademik faaliyetleriyle tam bir tarım üniversitesi konumunda.
- Ziraat okulları ile diğer tarım kuruluşları teknik bilgileri çiftçilere ulaştırmak ve teknik elemanlara yeni bilgiler vermek amacıyla kurslar açarak bu alandaki eksiklikleri gidermek için önemli aşamalar kaydediyor.
"Topraksız çiftçi kalmamalı"
Toprağın kıymetini çok iyi bilen Atatürk, bu konudaki planını şu sözlerle özetliyor:
Bir defa, memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olanı ise bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın hiçbir sebep ve suretle bölünemez bir nitelikte olması gerekir. Büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliği, arazinin bulunduğu memleket bölgelerinin nüfus yoğunluğuna ve toprağın verim derecesine göre sınırlandırılması lazımdır.
Bugünkü koşullara bakarsak, biz bugün miras yoluyla parçalara bölünen tarım alanlarının daha da küçülmesinin önüne geçmek için geç de olsa yasa çıkartırken, tarım alanlarını toplulaştırmak için yıllardır çaba sarf ediyoruz. Gelişmiş ülkelerin 60 yıl önce hallettiği bu meseleyi biz hâlâ aşamadık.
Özetleyecek olursak 30 yılda tarım alanları hızla vasfının dışına çıkarılırken, toprağın verim ve kalitesini de hızla kaybediyoruz. En basit şekilde kaç çiftçi toprağına ekim dikim yapmadan toprağını analiz ettiriyor? Kaç çiftçi günceli takip ediyor?
Planlı tarım stratejisi
- Atatürk, o dönem tarımda mekanizasyonun öneminin de farkında. “Küçük, büyük bütün çiftçilerin iş makinalarını artırmak, yenileştirmek ve korumak için vakit geçirmeden önlem alınmalıdır” diyen Mustafa Kemal, “Memleketi; iklim, su ve toprak verimi bakımından, tarım bölgelerine ayırmak gerekir. Bu bölgelerin her birinde, köylülerin gözleriyle görebilecekleri, çalışmaları için örnek tutacakları verimli, modern pratik tarım merkezleri kurulmalıdır” sözleriyle sanki günümüz Türkiye’sine mesaj gönderiyor.
- Zira yıllardır konuştuğumuz ancak sadece kâğıt üzerinde kalan havza bazlı üretim modeline bir türlü geçebilmiş değiliz. Tarımda plansız ve programsız bir üretim gerçekleştirildiği için arz-talep dengesini sağlayamıyor, haliyle fiyatta da istikrarı yakalayamıyoruz. İsrafın da dışa bağımlılığın da önüne geçemiyoruz.
- Tarımsal üretimde verim ve kalitenin öneminin farkında olan Atatürk, konuya sadece iç pazar değil ihracat açısından da bakıyor. Atatürk, “Başta buğday (Türkiye'nin başlıca tarım ürünü) olmak üzere, bütün gıda ihtiyaçlarımızla sanayimizin dayandığı çeşitli hammaddeleri temin ve dış ticaretimizin esasını oluşturan çeşitli ürünlerimizin -ayrı ayrı- hepsi için; miktarlarını artırmak, kalitesini yükseltmek, üretim masraflarını azaltmak, hastalık ve zararlılarıyla uğraşmak için gereken teknik ve yasal her önlem zaman geçirilmeden alınmalıdır” diyor. Bu tespitler 2024 Türkiye’sinde güncelliğini koruyor.
- Bugün Türkiye, başta buğday olmak üzere pek çok üründe dekar başına verimliliklerde olması gereken seviyeye malesef ulaşabilmiş değil. Ürünlerin kalite ve olması gereken standardizasyonunda gıda sanayi ve ihracat pazarının beklentilerini tam manasıyla karşılayamıyor. Pestisit, günümüzün en büyük sorunu olarak karşımızda duruyor. Tarımsal girdi maliyetleri ise asla çözülemeyen bir soruna dönüşerek çiftçinin sırtındaki en büyük yük durumunda.
Gıda bağımsızlığı mücadelesi
- Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren tarımda atılan adımlar ve hamleler sayesinde tarımsal ürünlerin çeşitliliği, ekiliş alanları, dekar başına verimleri her geçen yıl artıyor.
- Türkiye, ithalatçı olduğu pek çok tarımsal üründe kendi kendine yetmesinin ötesinde ihracatçı konuma geliyor.
- “Türkiye’nin sahib-i hakikisi ve efendisi, hakiki müstahsil olan köylüdür” diyen Atatürk’ün ne kadar vizyon sahibi olduğu, izlediği bu strateji sayesinde bir kez daha kolayca anlaşılıyor.
- Atatürk, bağımsız ve özgür bir Türkiye için verdiği milli mücadelenin ardından ülkenin gıda bağımsızlığı için tarımda da bir kurtuluş mücadelesi veriyor.
Milli ekonominin temeli ziraattır. Bunun içindir ki ziraatta kalkınmaya büyük önem vermekteyiz.
(M. Kemal Atatürk).
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki bu tespitlerin günümüz Türkiye’sinde dahi karşılığı var. Bizim bugün bile gerçek manada orta ve uzun vadeli bir tarım politikamız ve stratejimiz maalesef yok. Tarımsal yayım ve çiftçi eğitiminde hala gerçek bir koordinasyon ve sistematik sağlayabilmiş ve oturtabilmiş değiliz. Yine üzülerek söylemek gerekirse tarımın siyasetle bu kadar iç içe olması da bu olumsuzlukların başlıca sebepleri arasında. Umarız ki gelecekte bu konulara dair daha sağlam adımlar atılır ve uygulanır...
yorumlarınız bizim için değerli