
görsel: pixb
İklim Krizi
Geçmişten günümüze kadar var olan insanlığın ve doğadaki makro ve mikro düzeylerdeki diğer tüm canlıların yaşamını; tarımsal olarak üretilenlerin, herkesin yaşama ve besin kaynağı olan organik toprağın kaderini etkileyen en önemli unsurdur iklim. En genel tanımıyla çeşitli hava olaylarının, yeryüzünün herhangi bir bölümünde ortaklaşa olarak gerçekleştirdiği etkilerin uzun yılların ortalama verilerine dayanan durumunu ifade eder.
Peki ya yeryüzünün biyolojik işleyişini büyük ölçüde borçlu olduğu bu iklim faktörünün, son dönemdeki dengeleri alt üst etmeye niyetli beklenmedik değişimi ve bu değişimin neden olduğu krizi nasıl açıklayabiliriz? İklim üzerinde, canlılık açısından tehlike sinyalleri arz eden ve aynı anda birçok faktörün sebep olduğu bu değişimin ve gelecek değişimlerin ne sebeple olduğunu doğru şekilde anlayabilir ve detaylandırabilirsek süreci yönetmek için daha fazla bilgiye ulaşabiliriz.
Şu anda meydana gelen mevsimsel sapmalardan da anlaşıldığı üzere, bununla ilgili pek çok detay ve gelecekte meydana gelebilecek problemler için çözümler üretmek adına gerekli adımları atabilmemiz, bu farkındalık sayesinde kolaylaşacaktır. Tahminimce bu süreçte en önemli konu; kaynakların doğru ve akıllıca yönetilmesi ve alınacak çeşitli tedbirler için gerekli çalışmaları projelendirmek olacaktır.
BM Dünya Meteoroloji Örgütü'nün (WMO-DMÖ), 2019 yılı sonu itibarıyla biten 10 yılın dünya tarihinin en sıcak 10 yılı olduğunu açıklamasıyla birlikte iklim değişikliğine bağlı olarak “küresel sıcaklıklardaki artışın korkunç sonuçları” olacağını vurguladı. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), ABD’nin Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi (NOAA) ve Birleşik Krallık Meteoroloji Dairesi’nin verileri kullanılarak yapılan hesaplamalarda 2019 yılının 1850’den itibaren ölçülen en sıcak ikinci yıl olduğunu bildirmişti. DMÖ ise yayınladığı açıklamada, 2010-2020 yılları arası dünya ortalama sıcaklığının 14,7 derece olarak tespit edildiğini, bunun da 20. yüzyıl ortalamasının 0,8 derece üstünde olduğunu kaydetti.
Dünyada İklim Krizi
İklimsel olarak sıcaklıklarda artış hızı 1981'den bu yana her 10 yılda 0,18 santigrat dereceye yükseldi ve kabaca bu dünya genelinde hem ısınan yüzey hem de okyanus sıcaklıkları açısından bir hızlanmaya işaret ediyor. Çok alakalı olmasa da bu konuda fobiye sahip biri olarak şunu da eklemek isterim ki; köpek balıkları sıcak sulardan hoşlanır.
BM Dünya Meteoroloji Örgütü'nün (WMO-DMÖ), 2019 yılı sonu itibarıyla biten 10 yılın dünya tarihinin en sıcak 10 yılı olduğunu açıklamasıyla birlikte iklim değişikliğine bağlı olarak “küresel sıcaklıklardaki artışın korkunç sonuçları” olacağını vurguladı. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), ABD’nin Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi (NOAA) ve Birleşik Krallık Meteoroloji Dairesi’nin verileri kullanılarak yapılan hesaplamalarda 2019 yılının 1850’den itibaren ölçülen en sıcak ikinci yıl olduğunu bildirmişti.
DMÖ ise yayınladığı açıklamada, 2010-2020 yılları arası dünya ortalama sıcaklığının 14,7 derece olarak tespit edildiğini, bunun da 20. yüzyıl ortalamasının 0,8 derece üstünde olduğunu kaydetti.
Türkiye’de İklim Krizi
Türkiye, iklim değişikliğinden en fazla etkilenmesi beklenen bölgelerden Akdeniz Havzası’nda yer alıyor. 7 bölgemizin de değişiklikten etkilenme düzeyleri farklı fakat nihayetinde bu krizden etkilenmeyecek toprak ve ürün yok. Son yıllarda artan sıcaklıklar, kuraklık, orman yangınları ve ani hava değişiklikleri(don olayları, aşırı sıcak/soğuk stresi) gibi olaylar, iklim değişikliğinin ülkemizdeki etkilerinin en net gözlemlenebildiği belirtiler.

İklim krizi için ne gibi önlemler alabiliriz?
Her şeyden önce iklim krizi yalnız ülke bazında değil, dünyanın problemi. Yani global çapta bir sorun. Bu problemi aşmak için tüm dünya ülkeleri -en azından kendi bölgeleri için- küresel çapta önlemler almalı ve bunu sürdürülebilir hale getirmeli. Fakat bu bireysel açıdan yapabileceklerimizin sürece katkısı olmadığı anlamına gelmiyor. Aksine sadece kendimize ait alanlarda bile alabileceğimiz basit önlemler, etkili bir mücadele sisteminin eğitimli en küçük halkası olabilir.
İklim krizinin canlılar için yol açtığı en büyük problem mevsim normalleri üzerindeki sıcaklıklar dolayısıyla tatlı su kaynaklarının yok olması olacak. O yüzden yıl olmuş 2024; suyun büyük bir bölümü sulama sonrası yüzey akışla topraktan kayboluyorken, tarım alanlarımızda vahşi sulama gibi ilkel ve su israfına dayalı yöntemleri kullanmayı bırakmalıyız. Damla sulama gibi suyu minimum düzeyde ve eşit dağıtabilen sistemleri tercih etmeliyiz.
Hangi sulama yönteminin, üretimini yaptığınız ürün için daha uygulanabilir ve randımanlı olduğunu alanında uzman mühendislere, üniversitelerin ziraat fakültelerine ya da il/ilçe tarım müdürlüklerine danışarak öğrenebilirsiniz.
"İklim değişikliğinin tarım sektörü üzerine etkileri
- Sıcaklık Artışı
- Kuraklık
- Su Kaynaklarında Azalma
- Toprak Verimliliği ve Erozyon
- Aşırı Yağış
- Doğal Bitki Örtüsü Değişimi
- Hastalık ve Zararlılarda Artış"
(Kerem KACAR.)
Peki başka ne yapılabilir?
Güzel ve örnek oluşturması açısından “yağmur suyu hasadı”. Yağmur yağışı esnasında yeryüzüne inen suyu akışına bırakmak yerine yeniden kullanmak için biriktirme ve depolamaya yağmur suyu hasadı deniyor.
"Su sıkıntısının yoğun olarak yaşandığı bölgelerde deniz suyundan tatlı su elde edilerek kullanılması ve binalarda yağmur suyu hasadı gibi su kaynaklarına yönelik alternatif teknolojiler tüm Dünya’da giderek yaygınlaşmaktadır (Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dergisi, Cilt 25, Sayı 3, 2020)."
Bu yöntemin değeri fazla bilinmemekle birlikte iklim krizi önlemleri içinde küçük bir paya sahip gibi görünse de işin aslı öyle değil. Bu yöntem düşük maliyetlerle hayvancılık ve tarım için kullanıma hazır hale getirilebiliyor. Bu sayede su maliyetleri düşürülebiliyor, bölgesel su kesintilerinden etkilenilmiyor ve iklim krizine karşı mücadele sağlıyor. Sistem aşağıdaki gibi basit ve anlaşılır. Fazla karmaşık bir teknoloji gerektirmiyor. Bu düzeneğin basit hesaplamasının tüm parametreleri aşağıda yer alıyor.

photo: dergipark
Meteorolojik bilgilere göre toplanacak yağmur suyu toplama miktarı aşağıdaki eşitlikle hesaplanabilir (DIN, 1989; Kantaroğlu, 2011).
𝑉𝑦 = 𝐴 × 𝑌 × 𝑒 ⁄1000 (1)
Vy: Toplanan yağmur suyu miktarı (m3 )
A: Yağmur suyu toplama alanı (m2 )
Y: Aylık veya yıllık yağış miktarı (mm)
e: Yağmur suyu toplama yüzeyinin verimlilik katsayısı
"Yağmur suyu hasadında göz önüne alınması gereken hususlar; 'Çalışma Yapılacak Bölgedeki Yağış Özellikleri ve Yağmur Suyu Hasadında Kullanılacak Sistem Bileşenleri' olmak üzere iki başlık şeklindedir (Üstün G. E., Can T., Küçük G.: Binalarda Yağmur Suyu Hasadı, 2020). "
Bununla ilgili bazı Avrupa ülkelerinde sıklıkla tercih edilen bir peyzaj uygulaması var; evlerin ve iş yerlerinin çatılarına yağmur suyundan faydalanabilen çatı bahçeleri, güzel bir peyzaj tasarımı ile birleştiriliyor. Çatılarda yağmur suyunun depolanması için basit düzenekler oluşturularak bile değerlendirilmesi sağlanabilir. Bu ve buna benzer uygulamaların yaygınlaşmasına yönelik çalışmalar yapılması akıllıca olurdu. Keşke biz de böyle uygulamaları benimseyip yaygınlaştırabilsek. Hem zevkli bir uğraş hem büyük bir su tasarrufu.
Ot yorumu:
Tüm bu bilgiler ışığında, konu hakkında çevik şekilde gerekli tedbirler alınmalı ve sağlıklı yarınlar için bugün atılacak olan adımlar iyice analizlenip hesaplanmalı ve çalışmalar bu yönde hız kazanmalıdır. Bugün temiz içme suyumuz var; ama yarın ya da daha sonra bunun olmasını garantileyecek çalışmalar yetersiz. Bu yüzden dünya ülkeleri savaşı.. bir kenara bırakıp en azından bu konu özelinde ortak bir amaç için böyle faydalı çalışmalarda birleşebilirler. Daha yaşanılır bir gelecek için.
🌿 Eğer son zamanlarda iklimsel değişmeler ve etkilerinin artması da göz önünde bulundurulduğunda bundan sonra olabilecekler için her geçen gün daha bilinçli ve tedbirli davranmamız gerektiği de bir gerçek. Bu süreçte çiftçi her geçen gün eğitilmeli ve sorun ne olursa olsun desteklenmeli. Çiftçi yalnız bırakılmamalı..
Zir. Müh. Beste Gürnal yazdı.
yorumlarınız bizim için değerli