
Kelime anlamına bakıldığında bahar, Arapçada koku; baharat ise kokular anlamına gelir. Baharat, çeşitli bitkilerin köklerinin, yapraklarının ve tohumlarının taze olarak ya da kurutma işleminden geçerek yiyecek veya içeceklere farklı koku, tat, aroma eklenmesi için tüketilen bir gıda malzemesidir. Baharatlar az kullanımda dahi yiyecek ve içecekler üzerinde görüntü, tat, koku bakımından değişiminde büyük bir etkiye sahiptir.
Her yemekte hemen hemen her gün tükettiğimiz baharatlar hayatımıza nasıl girdi? Çoğumuzun merak ettiği gibi; bu ilk kimin aklına geldi mesela. Bakıldığında baharatın kullanımı insanlık tarihi kadar eskiye dayanır. Baharatların kullanılmaya başlanması, insanların yemeğin ateş ile pişirildiğini keşfettiği dönem kadar eski bir alışkanlık.
Önceleri, yiyeceklerin tazeliğini koruma ve kötü kokuları önleme amaçlı kullanılan baharatlar, arkeologlara göre M.Ö. 5000’li yıllarda insanlar tarafından yemeklerin tadını güzelleştirdiği gerekçesiyle kullanılmış. Böylelikle baharatın önemi ve değeri her geçen gün artmaya devam etmiş. Baharatlar altın değerinde önemli bir konuma gelerek ticareti geniş kitlelere yayılmış. Ünlü Baharat Yolu ve İpek Yolu üzerinden baharatlar taşınmıştır. Bu ticaret yollarında baharat ticaretinde başı çeken ülkeler yüksek refaha erişmiştir. Venedik ve Cenova gibi bölgelerin ağırlıklı ticareti baharatlar üzerine olmuş ve bu sayede baharat ticaretinde önemli kazançlar elde etmişlerdir. Baharat; İpek Yolu, Baharat Yolu ve Kral Yolu gibi ticaret yolları için öncelikli öneme sahip olmuştur. Özellikle İpek Yolu isimli ticaret yolunda en fazla baharatlar taşınmıştır.
Baharatların Önemi
Antik çağlarda, Mezopotamya’da hardal, rezene, kekik, safran; Eski Mısır’da mumyacılıkta kullanılmak üzere anason, mercanköşk, kimyon, tarçın, karanfil; Hitit uygarlığında ise defne, haşhaş, sarımsak, mersin gibi pek çok baharatın kullanılmış olduğu belirtilmektedir. Günümüzde beslenme alışkanlıklarının ve damak zevkinin değişmesi, farklı gıdaların ortaya çıkması, tüketicinin doğal ürünlere yönelme isteği, gıdaların raf ömrünün uzatılması, görülen antimikrobiyel etkisi, gıdaya renk, tat, koku vermesi dolayısıyla baharatın önemi giderek artmaktadır.
Kekik
Birçok farklı alternatifle tüketilen kekik, tam bir mikrop savar. Kekiğin insan vücuduna olan sağlıklı faydaları onu diğer baharatlardan farklı kılıyor.
Yemeklere eklendiğinde keskin kokusu sayesinde dikkat çeken kekik, virüslere karşı kalkan oluşturur. Hepatit, zona, HPV gibi virüslere karşı koruyucu etkisi oldukça fazladır.
Kekik çayı, vücutta oluşan kronik yorgunluk sendromu, vertigo, kulak çınlaması gibi yaygın hastalıklarla savaşmada güçlü bir ilaç niteliği taşır. Mikrop savar özelliği sayesinde özellikle pandemi döneminde tüketilen kekik, bağışıklık sisteminin güçlenmesinde fayda sağladı.
Karabiber
Anavatanı Hindistan olan karabiber, Roma tüccarları tarafından altın ile değiş tokuş yapıldığı için Roma döneminde “siyah altın” olarak adlandırılmıştır. Hatta bir dönem vergi ödemelerinde dahi karabiber kullanılmıştır.
Yemeklere kattığı lezzetin yanında içerdiği bol miktarda farklı vitamin ve minerallerle, sağlık açısından birçok faydası bulunur. İçerik olarak potasyum, magnezyum ve demir bakımından zengin olan karabiber, K ve C vitaminlerine de sahiptir. Bunun yanında A vitamini deposudur. Günlük düzenli olarak karabiber tüketen biri, bünyesinin ihtiyaç duyduğu A vitamininin büyük bir bölümünü karşılar.
Photo: paper
- Kış ve sonbahar aylarında sıkça tüketilen karabiber grip ve soğuk algınlığından bünyemizi korur.
- Karabiber A vitamini zengini olduğu için gözlere ve göz çevresinde oluşan alerjilere faydalıdır.
- Zengin C vitamini içeriğiyle karabiber, antibiyotik etkilidir. Serbest radikallerin vücutta dolaşımını engelleyerek hastalıklara karşı bünyeye kalkan oluşturur.
- Her sabah sütün içine ekleyeceğiniz karabiber enerjinizi arttırırken metabolizmanızı da harekete geçirir.
- Sindirimin hızlanmasını sağlayan karabiber, mide ve bağırsak sorunlarında da etkilidir.
- Karabiberi zerdeçal ile karıştırarak tükettiğinizde sigarayı bırakmanızı kolaylaştırır.
- Antibiyotik ve antioksidan özelliklere sahip olan karabiber kanserle mücadele eder.
- Obezite problemiyle savaşmada önemli bir yere sahip olan karabiberi gün aşırı tüketenler bu konuda avantajlı.
- Cilt ve saç sorunlarında, stresle baş etmede olumlu etkileri vardır.
- Her şeyde olduğu gibi karabiberin de aşırı tüketilmesi elbette ki zararlıdır.
Sarımsak

- Pek çok hastalığa karşı vücudu koruyan sarımsak saç ve tırnak sağlığı, kalp ve damar hastalıkları, diyabet, cinsel sağlık, kilo kontrolü gibi rahatsızlıklar başta olmak üzere birçok sorunun riskini azaltacak önemli bir ilaç.
- Sarımsağın sağladığı faydaların yanı sıra kabuklarının da bir o kadar önemli olduğunu biliyor muydunuz? Tıpkı sarımsak kullanımında olduğu gibi kabuklarını da birçok alternatifle tüketebilirsiniz. Ancak en etkili yöntem sarımsak çayı.
- Vücudun enfeksiyon ve iltihaptan arından sarımsak kabuğu, düşük bağışıklık sisteminin tavan yapmasını sağlayacak etkiler barındırıyor. Sarımsak kabukları anti-inflamatuar fenilpropanoid antioksidanlar başta olmak üzere en az 6 farklı antioksidan içeriyor.
- Sarımsak kabuğunun içindeki 'quercetin' yaşlılık karşıtı etkiler sağlıyor. Bu sayede cilt üzerinde oluşan ince çizgiler ve kırışıklıklar giderilebilir. Cilt dokusunun gelişimine yardımcı olan sarımsak kabukları bazı iltihaplanmaları da önleyebilir.
- Sindirim sisteminizle ilgili çeşitli problemler yaşıyorsanız sarımsak kabuğu çayı tüketerek hazımsızlık, şişkinlik, ödem, mide ağrısı gibi sorunların önüne geçebilirsiniz.
- Sarımsak kabuğu çayı, öksürük, balgamlı öksürük gibi sıkıntıların önüne geçer. Geçmeyen öksürük problemini sarımsak çayı içerek ortadan kaldırmak mümkün.
Tarçın

Tarçın bitkisi defnegiller familyasından olup, genellikle Asya’nın güney kesimlerinde yetişen ve değişik türlere sahip bir baharattır. Tarçının bilimsel adındaki cins adı olan "Cinnamomum", Yunanca’daki "kinnamomon" sözcüğünden gelir. İnsanlık tarihinin en eski baharatlarından biri olan tarçın, M.Ö. 3000 yılında Çinliler tarafından kullanılıyordu. Avrupa'da 16.'dan 18.yy'a kadar en değerli ve pahalı baharatlardan biri sayılıyordu. Ünlü tüccar Anton Fugger 1530'da İmparator V. Karl'ın borç senetlerini onun gözleri önünde tarçın baharat çubuklarından oluşan bir ateşle yakmış, böylece kendi zenginliğini kanıtlamıştır.
Tarçın ağacı, içeriğinde kokulu bir yağ bulundurur ve baharat olarak tüketilen kabuğunda şifalı bileşenler barındırmaktadır. Tarçın baharatı, ağacının gövde ve dal kabuklarının dış kısmı sıyrıldıktan sonra kalan iç kabuğun kurutup öğütülmesiyle elde edilir. Ayrıca kabuklarının iç içe konularak rulo gibi kıvrılmasıyla da çubuk tarçın elde edilir. Kokusu kuvvetli, kesin ve uzun süreli, tadı tatlımsı ve yakıcıdır. Tanen ve uçucu yağ taşır.
Tatlılara, özellikle de sütlü tatlılara çeşni olarak katılır. Kahve, çikolata ve meyve soslarında, çeşitli içeceklerde aroma kattığından yaygın olarak kullanılır. Mutfakta ise; kuzu eti, tas kebabı, çeşitli soslar, sütlü ve pirinçli tatlılar, çikolatalı kekler, tartlar, punç, sıcak şarap, çay vb. ürünlerle uyumlu olarak kullanılır.
Kan şekerini dengelemede ve tatlı krizlerini kırmada etkili bir baharattır. Özellikle diyabet hastaları ve risk grubundakiler bu baharatı güvenli miktarlarda tüketebilirler.
Çin tarçını/'Kasia' Seylan Tarçını
Önemli:
Antik Mısır ve Roma dönemlerinden beri, hem aroması hem de iyileştirici etkileri nedeniyle yaygın olarak tüketilen tarçın bitkisi, pek çok sağlık probleminin çözülmesine yardımcı oluyor. Ancak tarçın alırken ve kullanırken de dikkat edilmesi gereken konular var.
** Tarçın alırken türüne dikkat etmekte fayda var. Tarçının 100 kadar farklı türü olmakla beraber piyasada yaygın olarak satılan iki tür tarçın bulunuyor: Seylan ve Kasia (Çin tarçını).
** Çin tarçını olarak bilinen Kasia, Seylana göre diyabet hastaları üzerinde daha etkili olsa da bu tarçın türünde bulunan ve kanın pıhtılaşmasını önleyen ‘kumarin’ adlı maddenin fazla miktarda alınması çocuklarda ve duyarlı kişilerde karaciğer tahribatına yol açabiliyor. --
** Sri Lanka, Madagaskar ve Seyşeller’de üretilen Seylan tarçını ise çok az miktarda kumarin içermekte. Almanya’da yapılan bir araştırmada Çin tarçınında Seylan tarçınına oranla, toz haliyle 63 kat, çubuk haliyle 18 kat fazla kumarin bulunmuştur. ++
** Çin tarçını koyu renkli, kalın tabakalı ve içi boş bir tüp gibi görünür. Seylan tarçını ise daha açık renklidir, ince tabakalardan oluşur ve kolayca kırılabilir.
Zerdeçal

Zerdeçal bir antioksidan deposudur ve potasyum, demir açısından zengindir. Anti-bakteriyel, anti-mikrobiyal, anti-inflamatuvar özelliklere sahip zerdeçalın artrit; göz hastalıkları, kanser, Alzheimer ve kalp damar hastalıkları gibi birçok hastalıkta etkili olduğu bilinir. Ancak zerdeçalı takviye gıda olarak değil, baharat olarak yiyecek ve içeceklerinizle tüketmek sağlık açısından daha doğrudur.
Zerdeçalın kanser tedavisinde de yeri olduğu düşünülür. İnflamasyon tümör büyümesiyle yakından ilişkilidir. Araştırmalar kurkuminin kanser üzerindeki etkilerini şöyle gösterir:
- Kanser hücrelerinin yok olmasında destektir.
- Tümörlerde yeni kan damarlarının büyümesini azaltabilir.
- Metastaz yani kanserin yayılmasını engelleyebilir.
- Kurkumin gibi anti-inflamatuvar bileşikler, kolorektal kanserler, pankreas, prostat, mide kanseri ve multiple myeloma gibi kanserlerin hem tedavisinde hem de önlenmesinde etkili olabilir.
- Kurkumin, T ve B hücreleri gibi önemli bağışıklık hücrelerini olumlu yönde etkiler.
- Kurkumin, sitokin olarak adlandırılan ve inflamatuvar öncü bileşiklerini düşürerek düzenlenmesini sağlar. Vücudumuzun enfeksiyonlarla savaşmasına yardımcı olarak antikor tepkimizi artırabilir.
- Viral enfeksiyonlara karşı koruyucu olabilir. Özellikle Covid-19’un semptomlarını hafifletebilir. Araştırmalar, saman nezlesinde gibi alerjilerde bile önemli rol oynadığını gösteriyor.
- Hapşırma, kaşıntı, burun akıntısı ve tıkanıklık gibi saman nezlesi şikayetlerini azaltabilir.
Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da zerdeçal gibi baharatların tüketiminde, özellikle hava kirliliği yüksek bölgelerde yetişmemesine dolayısıyla ağır metal içermemesi önemlidir. Bu yüzden güvenilirliğinden emin olduğumuz baharatları tüketelim.
Nane

Nane baharatı, genellikle nane bitkisinin yapraklarının kurutulmasıyla elde edilen bir baharat türüdür. Lamiaceae familyasından bir bitki olup, taze ve kurutulmuş yapraklarıyla baharat olarak tüketilir. Nane baharatı, kendine özgü ferahlatıcı ve mentol aromasıyla bilinir. Aynı zamanda hafif acı bir tat profiline sahiptir. Bu baharatın ana aroması mentol olarak bilinen bir bileşenden gelir.
Kullanım Alanları: Nane baharatı, birçok mutfakta kullanılan çok yönlü bir baharattır. Salatalarda, çorbada, et yemeklerinde, balıklarda, içeceklerde (örneğin, nane limonatası), tatlılarda ve çeşitli soslarda kullanılabilir.
Sağlık Faydaları: Nane, sindirim sistemini destekleyebilir, mide rahatsızlıklarını hafifletebilir ve nefesi tazeleyebilir. Ayrıca, antioksidan özelliklere sahip olabilir.
Farklı Tüketim Seçenekleri: Nane baharatının farklı türleri vardır. Örneğin, nane yağı, nane özü veya nane çayı gibi farklı formlarda bulunabilir.
Mutfak Kültürü: Nane, özellikle Orta Doğu, Akdeniz ve Asya mutfaklarında sıkça kullanılan bir baharattır. Birçok ülkede çeşitli yemeklerin içerisinde veya üstüne serpilerek kullanılır.
Yetiştirilişi: Nane bitkisi, ev bahçelerinde kolaylıkla yetiştirilebilir. Toprak bakımı, güneş ışığı ve su bakımından görece toleranslıdır.
Çemen otu
Özellikle Hint mutfağının vazgeçilmezleri arasında yer alır. Her yemeğe farklı bir lezzet katan çemen otunu kışın gelmesiyle birlikte rahatça bulabilir ve kolayca tüketebilirsiniz.
Taze ve kuru olarak tüketebilen çemen otunun yapraklarını, dallarını hatta köklerini baharat olarak tükebilirsiniz. Yapılan araştırmalar çemen otunun şeker hastalığı, obezite, yüksek kolesterol, yüksek kan basıncı, kalp sağlığı, bakteriyel, fungal ve viral enfeksiyonlar ve iltihaplara iyi gelebileceğini gösterdi.
(Hamileler kullanmadan önce doktora danışmalıdır.)
- Bol vitamin ve mineral; A,B ve D vitamini açısından zengin olan çemen otu aynı zamanda içeriğinde biyotin, demir ve bol miktarda lif barındırır.
- Kilo vermeye yardımcı; yaprakları kilo vermeye yardımcı olur. Suda çözünen liflerden olan galaktomannan içeriği sayesinde kilo yönetimi yapmanıza yardımcı olur. Tok hissettirir ve metabolizmayı hızlandırarak yağ yakımını da hızlandırır.
- Kan şekerini düşürür; Vücuttaki karbonhidratın sindirim ve emilim süresini yavaşlatarak kan şekerini düşüren çemen otu aynı zamanda diyabet hastaları için de önerilir.
- Hastalıklara karşı direnci artırır; Anne sütü üretimi artıran çemen otu kadınlarda östrojen hormonu salgılanmasını arttırır. Yüksek antioksidan içeriğine sahip olan bu bitki, vücudun bağışıklık sistemini destekler ve hastalıklara karşı direnci arttırır.
- Ağrı kesici etkisi; Anti-inflamatuar özelliği sayesinde iltihabı azaltmaya yardımcı olur. Çemen otunda bulunan alkaloid isimli bileşik sayesinde beynin ağrıyı algılayan duyu reseptörlerini bloke etmeye yardımcı olur. Regl ağrısını ve kramplarını hafifletir. Ayrıca kadınların çok sıkıntı çektiği bu dönemde yaşanan baş ağrısı, yorgunluk ve mide bulantısı gibi sorunlara iyi gelir.
Ekinezya
Ekinezya kolay bulunabilir olması ve güzel kokusuyla dikkat çeken bitkiler arasında. Ancak hak ettiği değeri yeterince göremeyen bu çiçeğin inanılmaz etkileri var. Bunlar arasında sakinleştirici, stresi yenmeye yardımcı oluşu da öne çıkıyor. Papatya çayına büyük rakip arkadaşlar.. :)
3 günde bir fincan ekinezya çayı içmek sizi inanılmaz derecede rahatlatabilir. Yatıştırıcı etkisi, özellikle kaygı bozukluğu ve depresyona iyi gelir. Ayrıca yorgunluğunuzu alacağından çok rahat uyumanızı da sağlar.
Cilt Problemlerinin Giderilmesinde Mucize Bir Etkidir:
Kurdeşen hastalığının tedavisini kolaylaştıran ekinezya; yara, sedef, akne(sivilce) ve egzama gibi cilt rahatsızlıklarında kullanıldığında olumlu etki gösterir. Bu nedenle cilt hastalıkları için hazırlanan losyon ve kremlerin içeriğinde çoğunlukla ekinezya kullanılır.
Önemli:
Ekinezya çayı sık tüketiliğinde yan etkileri olabiliyor. Ekinezya çayının yan etkileri arasında kızarıklık, deri döküntüleri yer alıyor. Papatya çayına karşı alerjik reaksiyon gösteren kişilerin ekinezya çayına karşı hassasiyet göstermesi de muhtemeldir. Bu nedenle gün içerisinde 3 bardaktan ve 10 günden fazla tüketilmemelidir.
Defne
Defne yaprağı, Lauraceae (defnegiller) ailesine ait olan tropikal ve Asya ülkelerinde yetişen bir çalı olarak bilinir. Anavatanı olarak, özellikle Akdeniz ülkeleri olan Yunanistan, İtalya, Fransa ve Türkiye’de yaygın olarak bulunur.
İçerisinde bolca antioksidan bileşikler içerir. Geleneksel tıp alanında da faydalanılan defne yaprağı(laurus nobilis), gıda aroması ve uçucu yağ olarak da kullanılır. İçerisindeki kimyasal bileşenler yetiştiği ortamın hava durumuna, budama ve bahçeciliğine göre değişiklik gösterebilmektedir. Yetiştiği ortam koşulları defne bitkisi için son derece önemli.
Konuyla ilgili yapılan çalışmalara bakıldığında da; defne bitkisi doğru alanlarda yetiştirilmediği taktirde ağır metal seviyeleri de yüksek olabilir, defne yetiştiriciliğinde bu önemli bir konudur. Taze yaprak ve toz halinde bulunabilen defne yaprağını sindirmesi ve çiğnemesi zor olduğundan yemeklerde sadece pişirme sırasında kullanılır. Defne yaprağı çayı, antibakteriyel, antiviral, antifungal etkileri ile ateş; iltihaplanma, soğuk algınlığı, grip, öksürük, bulantı ve kusmanın kontrolünde yaygın tercih edilir. Ayrıca balgam söktürücü, burun tıkanıklığını giderici ve solunum yolu enfeksiyonlarını iyileştirici özelliklere sahiptir.
- Sindirim sistemini problemlerine iyi gelir.
- Cilt sağlığını destekler.
- Ağrı kesici görevi görür.
- Vücudu sakinleştirici etkisi vardır.
- Tansiyonu ise dengeler...
yorumlarınız bizim için değerli